internet haber sitesi
Reklamı Geç
Arap kültür emperyalizmi ile 'Türk milletini asimile etme operasyonu' hız kazandı!
Tamer Duran

Arap kültür emperyalizmi ile 'Türk milletini asimile etme operasyonu' hız kazandı!

Türkiye’de özellikle sol kesimin Amerikan emperyalizmine yönelik endişeleri asla yersiz bir endişe değildi. Dünyanın süper güçlerinden biri olan ABD’nin ekonomik ve siyasal anlamda yayılmacı politikaları bu endişe için yeterli sebep sunmaktaydı.

Ancak ABD’nin dış politikası bölgelere göre değişkenlik gösteren çok seçenekli planlar üzerine kuruludur. Genel olarak emperyal güçler operasyonlarını hedef aldığı ülkelerin hassasiyetlerine göre belirlenen seçeneklerden en uygun olan plan ve yöntem tatbik edilerek zayıflatılıp istenen kıvama gelmesinin beklenmesi yolu benimsenmektedir.

Halihazırda direkt müdahale olmadığı tespitiyle buraya kadar yazdıklarımdan “O halde ABD emperyalizmini ve genel olarak batılı emperyalist ülkeleri tehlike olarak görmemek mi gerekir?” şeklinde bir sonuç çıkarılmamalıdır.

Bilakis, emperyal saldırıların yoğunluk kazandığı günümüzde bu konuda çok daha dikkatli ve teyakkuzda olmak hayati önem taşıyor. Emperyal saldırıların hangi yöntemle, hangi enstrümanlarla geldiğinin doğru teşhisi burada kilit önem taşımaktadır. Ancak o zaman atılacak karşı adımlardan sonuç alınabilir.

Emperyal güçlerin Türkiye üzerindeki operasyonlarını hangi enstrümanları kullanarak sürdürdüklerini anlamak için öncelikle ‘Türk milletinin yumuşak karnı neresidir?’ diye bakmak gerekir.

Bana sorarsanız “FETÖ tipi yapılanmaların ve hatta genel olarak cemaatleşmenin yaygınlaşmasından önce Türk milletinin ortak kabul görmüş tek hassasiyeti ‘VATAN’ bilinci ve sevgisi idi” derim.

İnsanlar arasındaki siyasi görüş, ideoloji veya yaşam tarzlarındaki farklılıkların tümü ‘VATAN’ noktasına gelindiğinde silikleşip ortadan kalkabiliyordu.

O halde değişen ne?

Vatan bilincinin zayıflamasında en büyük etken nedir?

Vatan bilinci ne ile ikame edilmiştir ve niçin?

Kıymetli dostlarım, tüm bu hayati sorular için bulunacak doğru cevap aynı zamanda çözüm için de ilk adım değeri taşıyacaktır.

Lütfen anımsayınız…

80’li yıllara kadar yeni doğan veya okul çağına gelen çocuklar için büyüklerimizin sıkça kullandığı bir temenni söylemi vardı; Allah vatana, millete hayırlı olmasını nasip etsin. Yeni evlenen gençler için de benzer temennilerde bulunulurdu; Allah vatana, millete hayırlı çocuk sahibi olmayı nasip etsin.

Askerlik çağına gelmiş gençlerimiz davulla zurnayla uğurlanır, vatani görevin icra edildiği yer peygamber ocağı olarak tanımlanır böylece vatana hizmetin kutsiyetine vurgu yapılırdı.

80’li yıllardan sonra ilk değişim; insanlar arasındaki selamlaşma ile kendini göstermeye başladı. Merhaba yerine ‘Selamun Aleyküm’, İyi günler yerine ‘hayırlı günler’ denmeye başlandı. Bu değişimi göz ardı ettik fakat hiç de masum değildi. Emperyalist bir planın zemin arayışıydı. İlerleyen yıllarda insanlar arasında ‘hangi cemaattensin’ gibi absürt soruların sorulması sıradan hale geldi. Önce kadınlarımız yine cemaatlerin öğretileri ile kapanmaya zorlandı ardından 12 Eylül darbe işbirlikçisi karanlık güçler tarafından hazırlanıp üniversitelere gönderilen genelgelerle başörtüsüne karşı tavır alınması sağlanarak ülkede yıllarca tartışma konusu olacak bir sürecin fitili ateşlendi.

Şekillenen yeni toplum yapısıyla artık Türk milletinin yumuşak karnı tespit edilmişti.

PKK ile hedeflenen Türk-Kürt ayrıştırma operasyonu başarılı olamamıştı ama yedekte tutulan din ve mezhep kozu pekala istenilen sonucu verebilirdi!   

Toplumda yeterince mağduriyet yaratıldıktan sonra Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) için ideal ortamın oluştuğuna kanaat getirilmiş olmalı ki; muhafazakar kesimin önemli isimlerinden Abdurrahman Dilipak’ın iddiasına göre daha önce Necmettin Erbakan’a götürülen fakat Erbakan tarafından reddedilen teklif bu kez AKP’nin kurucularına götürülecek ve kabul görecekti. Böylece henüz kurulmuş olmasına rağmen katıldığı ilk genel seçimlerde AKP tek başına iktidar olacaktı.

ABD Emperyalizmi, Arap kültür emperyalizmi ile Türk milletine istikamet belirleyecek ‘eşeğin çalıştığı at içindir’ deyimine uygun olarak da günü geldiğinde ganimetin üstüne çöreklenecekti.

En azından niyet bu idi.

Yine emperyal hesaba göre; din adı altında dayatılan Arap kültürü ile Türk milleti asimile edilerek özünden koparılacaktı.

Böylece Türk milleti her türlü sömürüye de açık hale gelmiş olacaktı ki zaten ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayata geçirilmesinin asıl gayesi ve hedefi de buydu.

‘BOP Eş Başkanlığı’ payesi gereği Türkiye’nin Müslüman kıyımı projesinde aktif rol almasının altında yatan da aslında titizlikle hazırlanmış bu sinsi planın bir gereğiydi ve hedefi Türkiye'nin bölge ülkeleri ile arasının kalıcı olarak açılması, yanlızlaştırılması idi. 

Haklı olarak şöyle bir soru aklınıza gelebilir: "Arap kültür emperyalizmi, Türkiye Cumhuriyeti gibi çağdaş temeller üzerine kurulmuş bir yapıyı nasıl ortadan kaldırabilir?"

Böyle bir şeyin mümkün olup olamayacağını anlamak için tarihi yaşanmışlıklara göz atmak, irdelemek lazım.

Dilerseniz önce kendi tarihimizden başlayalım göz atmaya.

Osmanlı İmparatorluğu kurulduğunda Türkler halihazırda Müslümandı. Kuruluşu ile birlikte akıllara durgunluk veren bir büyüme gerçekleştiren koskoca İmparatorluk, Yavuz Sultan Selim Han’ın Mısır'ı fethi sonrasında hilafeti almasıyla birlikte önce duraklama, ardından gerileme ve nihayetinde çöküş sürecine girerek yok olup gitti değil mi?

19. Yüzyılda başlayan çöküş sürecinde yeniliklere kapalı olmanın olumsuz etkilerini gören dönemin padişahları birçok kez yenilikçi adımlar atmış olsalar da artık çok geçti. Osmanlı İmparatorluğu, gerek teknolojide geri kalmış olmanın gerekse İslam adı altında yaygınlaşan Arap kültürü ile toplum dinamizmini kaybetmiş olmanın bedelini imparatorluğun tarihten silinmesi ile ödemiştir.

Kaldı ki Osmanlı İmparatorluğu, Arap kültürünün ortadan kaldırdığı ilk kurban da değildir. Zira daha önce de nice kadim uygarlıklar Araplaşarak ortadan kalkmış, yok olmuş gitmiştir.

Bunlardan bazıları şöyledir:

*Mesela köklü bir kültürü olan Farslar Arap değildir fakat ARAPLAŞMIŞLARDIR.

*Azeriler, Kürtler, Farsiler, Beluçlar’ın yaşadığı ve Persler diye anılan o kadim uygarlığa ev sahipliği yapan İranlılar da Arap değildir fakat ARAPLAŞMIŞLARDIR.

*Pakistan’da yaşayan Pencabiler, Sindler, Peştunlar ve Beluciler de Arap değildir fakat ARAPLAŞMIŞLARDIR.

*Afganistanlılar Arap değildir fakat ARAPLAŞMIŞLARDIR.

Türkiye’de yaşanmakta olan garabetlere bu bilgiler ışığında bir kez daha bakmaya ne dersiniz?

Hala Kuran Türkçe değil ille de Arapça okunması gerekir diye düşünüyor musunuz?

Arap toplumunun yaşam tarzının ve geleneklerinin Türkiye’de Türk milletine din diye dayatılmasını hala İslami bir gereklilik olarak görüyor musunuz?

Dini vecibelerinizi yerine getirmek için ya da Allah’a el açıp dileklerde bulunurken (dua ederken) bunu mutlaka Arapça yapmanız gerektiğine hala inanıyor musunuz?

Allah’ın Türkçe’ye karşı özel bir garezinin olduğuna mı inanıyorsunuz mesela?

Peki ya ülkeyi sirke çeviren siyasetçilerin size Arap kültürünü dikte etmelerini hala İslam ile bağdaştırabiliyor musunuz?

Namaz saatinin geldiğini bildiren ezanın dahi ille de Arapça okunması hususunda ısrarcı mısınız hala?

Peki ya hiç düşündünüz mü; bunları size dayatanlar kimler?

Size bunları dayatanların akçeli işlerle aralarının nasıl olduğunu sorguladığınız oldu mu hiç?

Kuran’da sizin için sadece yoksulluğunuza şükretmek ve itiraz ederek asi konumuna düşmemek yönünde emirler mi vardır?

Hani ya haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandı…

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
İran’da eylemcilere idam kararı onaylandı
İran’da eylemcilere idam kararı onaylandı
Şebnem Korur Fincancı gözaltına alındı
Şebnem Korur Fincancı gözaltına alındı