Türkiye'de ne zaman adaletten filan konu açılacak olsa bir gülme krizi geliyor bana.
Nasıl gülmeyeyim birader!
Olmayan şeyin bakanlığı bile var iyi mi!
Gel de gülme...
Bir tarafta neredeyse tamamı esir alınmış vıcık vıcık medya aracılığıyla kitleler üzerinde oluşturulan algının etkisi, diğer tarafta yaratılan algıyı etkisiz kılmaya çabalayan bir avuç yurtsever.
Kitleleri etkisi altına alan yapay algıya siyasi ahlakın hızla irtifa kaybetmesi de eklenince; üzüntü, kaygı ve korku eşiği kendiliğinden aşılıyor ve biriken öfke bazen gülümseme ile dışa vurabiliyor!
Hani bazen 'sinirimden gülüyorum' ya da tam tersi durumda 'sevinçten ağlıyorum' deriz ya...
Sanırım malum konulara karşı tepkimi elimde olmadan gülerek göstermem bundan olsa gerek!
***
Referandumdan önce başkanlık tartışmaları arasında Türk usulü başkanlıktan filan bahsediliyordu ya...
Hani şu 16 Nisan'da irademizi zarfa koyup sandıklara attığımız fakat atı alan Üsküdar'ı geçtiği için verdiğimiz oyların ardından bakakaldığımız!
Meğer o atlı milyonların oylarından önce hokus pokusla adaleti geçirmiş Üsküdar'dan.
Hak, hukuk, adalet, yargı filan tüm bunlar Türkçe sözlüklerde ve pelesenk olarak dilimizden düşürmediğimiz için kelime olarak halâ var fakat hepsi bu kadar, geçmiş ola...
Bu yeni dönemde yargı artık hakkı hak sahibine vermek için dönen çarkın ve sürecin adı değil, üstünlerin kendilerini halktan korumasını sağlayan ve demokles'in kılıcı gibi mazlumların başının üstünde sallandırdığı tehdidin ta kendisini ifade ediyor!
Kaldı ki bu kanaat durup dururken oluşmuş da değildir.
Kuddusi Okkır'ı hatırlayanınız var mı?
Sağlıklı Kuddusi Okkır
Uydurulmuş ve Ergenekon Terör Örgütü adı ile önümüze sürülen TSK'nın tasfiye edilmesi sürecinde 'örgütün kasası' iftirası ile zindana kapatılmış, ileri safhada kanser olmasına rağmen ve hastane ortamında tedavi görmesi gerekirken bu hak ondan esirgenmişti!
...ve Kuddusi Okkır'ın, bir deri bir kemik cenazesi çıkmıştı zindandan!
Diğer taraftan yüksek promil alkollü araç kullanırken polis aracına çarpıp 1 polisi şehit eden ve 8 ayın ardından serbest bırakılıp yurtdışı yasağı dahi kaldırılan Rüzgar Çetin vakası...
Şu anda bu yazıyı okurken kendinizi yüksek promil alkollüyken polis aracına çarpıp 1 polisi şehit ettiğinizi varsayarak çarptırılacağınız cezayı tahayyül edesiniz diye bu örneği veriyorum.
Dilerseniz daha güncel bir örnek vereyim;
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın damadı Ömer Faruk Kavurmacı,FETÖ terör örgütüne üye olduğu için 7,5 yıldan 15 yıla kadar ceza istemiyle tutuklu bulunuyordu ve sağlık sorunları gerekçe gösterilerek tahliye edildi!
Hasta Ömer Faruk Kavurmacı
Tüm bunlar yaşanırken 'ADALET' kelimesini duyduğumda kendimi tutamayıp gülmemin anlaşılabilir olduğunu tahmin ediyor veya en azından umuyorum.
Bir önceki referandumda yüksek volümlü hoperlörlerden caddeleri, sokakları inleten 'üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü' sloganını hatırlıyor musunuz?
Arada bir internetten bulup dinlemenizi öneririm.
Kahkaha garantili...
Belli bir kesimin her yolu mübah sayarak ülkeyi getirdiği 'Eşeğin çalıştığı at içindir' deyimine uygun ortamın tam ortasındayız anlayacağınız.
Artık istemediğimiz kadar gülebilir hatta kahkaha dahi atabiliriz!
