internet haber sitesi
Reklamı Geç
Vıcık vıcık gündem ve DEPREM!
Tamer Duran

Vıcık vıcık gündem ve DEPREM!

Tam da tek adamın kötücül hayalini ve İstanbullular başta olmak üzere tüm ülkeye dayatılan Kanal İstanbul’u tartışırken indi tokat!

Doğa ana konuya müdahil oldu!

42 Kişinin hayatını kaybettiği 6.8 büyüklüğündeki ‘Elazığ Depremi’ ile doğa ana gündemi güncelleyerek asıl konuya dönülmesi gerektiğinin altını kalın puntalarla bir kez daha çizdi.

Peki ya neydi asıl konu?

Kuşkusuz ilk akla gelen konular arasında yolsuzluk, liyakat, işsizlik, iç ve dış siyasetteki izlenen gayri milli politikalar, ülkenin talan edilmesi, tek adam faşizmi gibi garabetler de var fakat doğa ana saydığımız tüm bu garabetleri de bir şekilde bünyesinde barındıran deprem gerçeğini suratımıza çarptı.

Yaşanan deprem ile gördük ki; 18 senedir ülkeyi yöneten AKP iktidarlarının depreme yönelik hiçbir ön hazırlığı bulunmuyor.

Oysa salt aynı isim ile anılan vergi dahi getirilmişti!

Deprem Vergisi…

17 Ağustos 1999’da meydana gelen büyük Gölcük depreminin ardından dönemin iktidarı tarafından geçici olarak getirilen fakat bazı değişiklikler yapılarak 31 Aralık 2003 tarihinde AKP iktidarı tarafından kalıcı hale dönüştürülen deprem ve özel iletişim vergileri vatandaştan hala alınıyor.

Bugüne kadar toplanan deprem vergisi tutarı ise 34 milyar dolar!

Devletin kasasında bu para var mı?

Yok…

İnsanlar doğal olarak merak ediyor ve soruyor:

Para nerede?

-----

Soru var lakin cevap yok!

Hatta ‘para nerede’ diye soranlar neredeyse vatan haini bile ilan ediliyor!

Oysa devlet yönetiminde aslolan hesap verebilirlik değil midir?

Vatandaşın üstüne düşen görevlerden biri vergi ödemek ise sorumlu ve duyarlı vatandaşlığın gereği de ödediği verginin takipçisi olmak değil midir?

Meğer değilmiş!

Bunu da Afrika dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın,  deprem vergilerinin nereye harcandığı yönünde sorulan bir soruya verdiği  “Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok” şeklindeki yanıtı ile öğrenmiş olduk.

İktidar hesap vermeye yanaşmasa da aslında o paranın ne olduğunu gündemi sadece havuz medyasından takip etmeyen tüm yurttaşlar biliyor.

Şimdilik üzerlerindeki baskı nedeniyle suskun kalsalar da devletin ilgili kurumları da biliyor kuşkusuz ve günü geldiğinde söz konusu kurumların da söyleyecekleri şeyler olacaktır elbette.

Bilim insanları konuya ilişkin ortak kanaat ile her fırsatta yetkilileri uyardı. Önlem alma hususunda geç bile kalındığı yönünde açıklamalarda bulundu.

Dolayısıyla bilim insanları üzerlerine düşen görevi yerine getirdiler.

Yetkililer tüm bu uyarıları sinek vızıltısı olarak algılamış olmalılar ki kıllarını dahi kıpırdatmadılar.

Sonuç; Marmara Bölgesi’ne kıyasla nüfus yoğunluğu oldukça düşük olan bir bölgede meydana gelen 6.8’lik depremde dahi onlarca insanımız enkaz altında kalarak yaşamını yitirdi.

Neyse ki sarsıntı kısa sürmüştü!

Diyanet İşleri Başkanı, depremde hayatını kaybedenleri şehit ilan etse de aslında onlar bir toplu cinayetin kurbanları idi.

Görevini hakkıyla yerine getirmeyen yetkililerin ihmaller zincirinin kurbanları idi.

Peki ya benzer bir deprem Marmara Bölgesini tehdit eden Kuzeydoğu Anadolu Fay Hattı’nda meydana gelseydi…

İşte bunu düşünmek bile istemiyor insan. Zira Elazığ’da yıkılan sadece 3 binanın enkazını kaldırmak bile koordinasyon eksikliği nedeniyle 3 gün sürdü!

Kuruluş tarihi bin 800’lü yıllara dayanan ülkenin en köklü kurumu Kızılay bile depremin ardından ilk iş olarak vatandaşlardan 10’ar lira bağış toplama telaşına düştü!

Sosyal medyada gündem olmasının ardından yardım çağrısını geri çekse de dikkatlerin üzerine yoğunlaşmasına engel olamadı.

Hangi kuruma elini uzatsan elinde kalıyor misali bu kez Kızılay gibi bir kurumun ne idüğü belirsiz bir vakfa 7 milyon 925 bin dolar para aktardığı haberleri basına yansıdı.

Meğer Kızılay adeta para aklama, vergi kaçırma operasyonunun paravanı gibi kullanılmış!

Hoş söz konusu kurumun ilk absürt icraatı da değildi bu.

Yardımlarla, bağışlarla ayakta duran ve kuruluş amacı halktan topladığı yardımları yine yardım olarak halka ulaştırmak olan Kızılay, 2019 Eylül’de basına bomba gibi düşen bir haberle gündem olmuştu.

Kızılay’ın İstanbul’da 500’e yakın gayrimenkulü olmasına rağmen İstanbul Rumelihisarı yakınlarında aylık kira bedeli 12 bin dolar olan Boğaz manzaralı 450 metrekare büyüklüğünde yüzme havuzlu köşk kiralamış, aracılık eden emlak ofisine aracılık bedeli olarak 10 bin dolar, mobilya ve dekorasyonuna ise 600 bin lira harcamıştı!

Hak etmedikleri halde şube müdürlüklerine atanan AKP’li milletvekili yakınlarına ödenen astronomik maaşlar da cabası!

Tüm bu haramilerin icraatları yerine İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Palandöken’de bulunmasını gündemde tutmaya çalışan havuz medyası başta olmak üzere hepimize doğa ananın belki de son uyarısı ve son çağrısıydı Elazığ depremi.

Belki de tam olarak “Gündemi vıcık vıcık ederek yapay gündemlerle ülkeye daha fazla zaman kaybettirmeyin, bir an evvel hazırlığınızı yapın. Deprem öldürmez, bina öldürür. Bilimden, akılcılıktan, akıldan uzaklaşmak öldürür. AKP gibi sicili bozuk siyasi oluşumları ısrarla iktidarda tutmak öldürür” diyordur DOĞA ANA.

Kimbilir...   

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
İran’da eylemcilere idam kararı onaylandı
İran’da eylemcilere idam kararı onaylandı
Şebnem Korur Fincancı gözaltına alındı
Şebnem Korur Fincancı gözaltına alındı