AK Parti milletvekillerinin, mecliste sergiledikleri gayriciddi davranışlar kamuoyunda büyük tepki toplamaya devam ediyor.

Milletin meclisinde bakın nelere şahit oluyoruz…

İşte birkaç örnek:

“Dikkat Köpek Giremez” şeklinde pankartın dolaştırıldığı, birbirlerine ‘kafesli karantina’ çağrısında bulunulduğu, bazılarının daha önce TSK’ya kurulan kumpasın cevval savunuculuğunu yaptığı bilindiği halde sokak jargonuyla ifadeler kullanmaktan geri durmadığı ve sayamayacağımız nice basitlikler…

Akademisyeni, iş dünyası, yazarı-çizeri, işçisi, memuru emeklisiyle tüm kamuoyu, mecliste yaşanan bu türden seviyesi düşük tartışmaları şaşkınlık, hayret ve ibretle izliyor!

Türk milletini vekâleten mecliste bulunan tüm milletvekillerine hatırlatmak gerekir;

Bulunduğunuz meclis, aynı zamanda mensubu bulunduğunuz Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya çapında saygınlığı olan kurucu ve gazi meclisidir!

Kendinize geliniz ve şu gerçeği lütfen görünüz:

OHAL tahakkümü mevcut iken milli irade temsil edilemeyeceği gibi yeni anayasa adı altında rejim ya da sistem değişikliğine de gidilemez.

Dolayısıyla öncelikli göreviniz; yurtta bozulan istikrarı yeniden tesis etmek, izlenen doğaçlama politikalar ve söylemler nedeniyle kırılma noktasına getirdiğiniz toplumsal barışı, hoşgörü ve tahammül seviyesini eski seviyesine yükseltmek, böylece yeni anayasa için uygun toplumsal zemini hazırlamaktır.

Bilinmelidir ki; yakışıksız tartışmalar arasında oyladığınız şey daha özgürlükçü, daha demokratik bir yeni anayasa değildir, olamaz.  Bilakis oyladığınız şey yasaları “Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” düsturundan uzaklaştırma ve hâkimiyeti milletten alıp tek adam iradesine teslim etme arayışıdır.

Özetlemek gerekirse;

Türkiye’nin öncelikli ihtiyacı yeni bir anayasa değildir.

Türkiye’nin ihtiyacı, kurallar bütünü içinde hukuka uygun görev yapabilecek yeni bir parlamentodur ki bu yeniliğin içinde AKP benzeri yapılanmaların yeri olmamalıdır.

Sık sık koalisyondan şikâyet ederek hızlı hareket edilemediğinden yakınanlar unutmasınlar ki; 15 yıl boyunca koalisyon olarak değil, ezici çoğunlukta vekil sayısı ile tek parti hükümeti ile iktidar oldukları halde ülkeyi yönetememişlerdir.

15 yıldır görünmeyen bir dış güç bahanesiyle düşman icat ederek ayakta durabilenler şimdilerde doların rekor üstüne rekor kırması üzerine yine aynı düşmanı hedef gösterip yönetimsel başarısızlığı o görünmez düşmanın sırtına yükleme peşindeler.

Oysa döviz kurundaki rekor artışların sebebi gayet açıktır.

Ekonomik olarak da etkileşim halinde olan küresel dünyada şayet bir ülke totaliter rejime doğru eğilim gösteriyorsa o ülkenin para biriminde değer kaybı beklenmelidir.

Yaşadığımız da budur…