Yerel seçimler yaklaşırken gündemi, siyasi partilerin aday belirlemedeki eksik gedikleri ile tarafların normal sayılamayacak üsluptaki söylemleri meşgul ediyor.
Bu söylemler öylesine ileri gidebiliyor ki; kendi ittifakları dışında kalan tüm toplum kesimleri ve siyasi aktörler topyekün terörist, ya da hain ilan edilebiliyor.
Bu yaklaşımın toplumsal yansıması aynı sertlikte ve üslupta karşımıza çıkacaktır kuşkusuz!
Böylesine düşük düzeyli bir iklimde uygun ortamı bulan kişi ya da gruplar derhal harekete geçebiliyor ki bir örneğini geçtiğimiz gün gördük.
Organize suç örgütü liderliğinden hükümlü Sedat Peker’in halka yaptığı silahlanma çağrısı o söylemlerin bir yansıması olarak karşımıza çıkmıştır.
Ortam hiç normal değil!
Hele hukuk devleti olduğu iddiasında olan bir devlet için hiç değil.
Halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek, toplumu tahrik ve aşağılama ciddi bir suçtur.
Kuşkusuz, Cumhuriyet Savcıları bu konuda harekete geçecektir.
Zira, yakın bir gelecekte yerel seçimler var. Kimsenin kendini güvende hissetmediği bir ortamda yapılacak seçimin, dünyanın hiçbir demokratik toplumunda meşru kabul edilmesi mümkün değildir.
Bu iklimin ivedilikle değişmesi, toplumda oluşan kutuplaşmanın ve yükselen tansiyonun düşürülmesi gerek.
Kaldı ki seçime giderken gündemimizde silahlanma olmamalı.
Peki ya ne olmalı?
Mesela, belediye başkanlığına talip olan isimlerin kazanmaları halinde üstlenecekleri görev için yeterli olup olmadığına karar vermek için öne sürdükleri projelerin ulusal televizyonlar aracılığıyla kamuoyu önünde tanıtılması ve tartışılması olmalı.
Özellikle büyük şehirlerdeki trafik sorununun nasıl çözülebileceği, çarpık kentleşmenin önüne nasıl geçilebileceğine dair alınabilecek insan odaklı projeler olmalı.
Üretim olmalı, istihdam olmalı.
Kültür – Sanat olmalı.
Ne yazık ki bunların hiçbiri yok.
Nasıl olsun ki?
Rant odaklı politikaları kendisine bayrak yapmış bir iktidarın parti devletine dönüştürdüğü ülkede yukarıda sıraladığım hususların tartışılabilmesi mümkün mü?
Şimdilik mümkün görünmüyor.
Yine de hiç ummadık anda biri çıkıp ülkeyi yöneten liyakattan yoksun kadrolara naif bir dille hayatları boyunca unutamayacakları bir şamar indirebiliyor.
Öyle bir şamar ki, çıkardığı sesin desibeli ülkenin içinde bulunduğu çıkmazın nedenleri ve sonuçlarını birlikte özetleyecek büyüklükte!
Muhataplarının iç dünyasındaki tahribatı ise çok daha büyük.
Yayınlanır yayınlanmaz okunma rekoruna koşan bir yazıdan bahsediyorum.
Kamuoyunda ‘Akrep Nalan’ olarak tanınan ünlü sanatçı Füsun Nalan Açın’ın Özhaseki’ye cevaben kaleme aldığı yazısından…
Akrep Nalan yazısında, ülkeyi yöneten siyasi kadroların entelektüel birikim açısından yetersizliğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiş.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı AKP’li Özhaseki üzerinden tüm iktidar kadrolarının liyakatten ne kadar uzak olduklarını oldukça net şekilde ortaya koymuş.
Eminim okuduğunuzda, ‘halihazırda aktif siyaset yapan ya da yerel yönetimlerde yönetime talip olan tüm siyasetçilere ders olarak okutulması gerek’ diyeceksiniz.
İşte o yazı:
