internet haber sitesi
Reklamı Geç
Atananların atadıkları ile kurulan saadet zinciri!
Tamer Duran

Atananların atadıkları ile kurulan saadet zinciri!

Politika konuşulan ortamlarda sohbetin belli bir aşamasına gelindiğinde biat kültürü ile yetişmiş toplumun edilgen bireylerinden genellikle şu söylemi işitiriz:

‘Ben siyaseti sevmem…’

Hakikaten insanı irite eden bir cümle değil mi?

Baksanız, siyaseti sevmez ama o ana kadar savunduğu şeyler doğru ya da yanlışlığının önemi olmaksızın hayata dair bir siyasi bakışın ta kendisidir.

Siyaseti sevmez ama politika konuşulan bir ortamda tartışmanın bir tarafı iken dogmalarla şekillenmiş kendi fikri beyanlarının artık savunulamaz hale geldiğini fark ettiği an “ben siyaseti sevmem” şeklinde kaçış cümlesini kurmaktan geri durmaz.

Oysa her ne kadar sevmese de siyaset geçmişte olduğu gibi bugüne ve toplumsal işleyişin geleceğine istikamet belirleyen evrensel bir kavramdır ki sevseniz de sevmeseniz de hayatınızın içinde olmaya devam edecektir.

Ya hayatınıza dair birilerinin kararlarına boyun eğecek, kabulleneceksiniz ya da hayatınızın gidişatına yön verecek gelişmelere bizzat içinde bulunarak söz sahibi olacaksınız.

Üçüncü bir seçeneğiniz asla olmayacak.

Okumakta olduğunuz yazının buraya kadar ki bölümü politik sohbetlerde (tartışmalarda) ve genel olarak siyaset hususunda halkın yaklaşımlarına yönelik küçük bir kesit bazında irdeleme idi.

İşin bir de kurumsal boyutu var elbette.

Politik sohbetler (tartışmalar) halk arasında böyle iken halihazırda faaliyette olan siyasi partilerin rekabet ortamındaki yaklaşımları daha mı farklı sanki?

Hayır…

Daha beter!

Öyle ki siyasi rekabet, hiçbir etik kuralın dikkate alınmadığı bir mecrada fütursuzca seyretmektedir.

Devlet gücünü elinde bulunduran siyasi partinin siyasallaştırarak tahakküm altına aldığı yargı marifetiyle iktidar karşıtı siyasi oluşumlara karşı her türlü hukuksuzluğun gırla gittiği bir dönemde ne yazıktır ki sürece artık şiddet de dâhil olmuş durumda.

Muhalif siyasetçilerin, gazetecilerin darp edildiği bu süreçte yargının kişiye göre farklı yaklaşım içinde bulunması da dikkatlerden kaçmıyor elbet.

Bir tarafta muhaliflerin darp edilerek akla hayale gelmeyecek hakaretlere maruz kalması cezasızlıkla ödüllendirilirken diğer yanda sosyal medya üzerinden hakaret bile sayılamayacak bir-iki cümle sarf edilmesi hapis cezası ile karşılık bulabilmekte!

At izinin it izine karıştığı böylesi sisli ortamlarda siyasi rekabetin hangi boyutlara geldiğini net olarak görebilmek için biraz geriye çekilip etrafta yankılanan seslere kulak kabartmak gerek.

İktidarı, muhalefeti ile ön planda olan siyasetçilerin söylemlerini alt alta koyup öyle değerlendirmek gerek.

Ancak, yürütmede karar alıcı konumunda olmadığı için doğal olarak konumuz muhalefet değildir.

Bu nedenle eleştirilerimizin hedefinde iktidar olacaktır.

Etrafta yankılanan seslere kulak kabartmak demiştik.

Söylemlerin fiiliyatla uyumlu olup olmadığına odaklanmak gerek.

Zira söylemler genellikle gerçek yüzün saklanmasına yönelik titizlikle hazırlanmış perdeleme vasıtalarıdır.

İktidarın ya da muhalefetin izlediği politikalar; gerçek niyetlerin ve saklanmak istenen gerçek yüzün ancak bir bütün olarak bakıldığında görülebilecek fotoğrafını da bünyesinde barındırır.

O fotoğrafı görebilmek için çok gerilere gitmeye de gerek yoktur aslında. Sadece gündeme dair söylemlerle icraatlar kâfi olacaktır.

Siyasi erkin neredeyse her platformda sıkça kullandığı “yerli, milli, büyüdük, uçuyoruz, şahlanacağız” gibi söylemleri ile izlediği politikaları ve tüm bunların güncel yaşama nasıl yansıdığını birlikte ve aynı karede düşününce ne demek istediğim kolayca anlaşılacaktır.

Otoyol, köprü, şehir hastaneleri, havalimanı, tünel (buna dağı olmayan tüneller de dahil), yeraltı kaynakları gibi sair propaganda araçlarına tek tek bakıldığında asıl görülmek istenen fotoğraf silikleşir, bir süre sonra görünmez hal alır.

Oysa tüm bunlara biraz geri çekilerek toplu olarak bakıldığında resmin belirmeye başladığı ve ancak o zaman tek tek ele alındığında nasıl büyük vurgunların yaşandığı görülebilir.

Belirmeye başlayan fotoğraf netleştikçe atananların atadıkları ile nasıl bir saadet zinciri kurulduğu ve böylelikle sürmekte olan talana yeni ortaklar ekleyerek sayıca hukukun elini kolunu bağlayacak linç şartları oluşturulmaya çalışıldığı görülebilir.

Netleşen fotoğrafta sadece nicelik olarak değil nitelik olarak kifayetsizliğin resmi de ortaya çıkacaktır.

Hatırlayınız; kısa süre önce gündemde olan bazı atamalar vardı. Bunlardan biri de mahkeme kararıyla sahte diplomalı olduğu basına da yansıyan Hamza Yerlikaya'nın Vakıfbank yönetim kuruluna atanması konusu kamuoyunda tartışılmıştı.

Buna şimdi de Kültür ve Turizm Bakanlığının spastik hareketleri ile sosyal medya fenomeni haline gelmiş biftekçi Nusret'i kültür elçisi olarak seçmesi eklendi.

Nitelikli siyaset, nitelikli icraat ve başarılı iktidar dendiğinde iktidarın kapasitesi işte bu türden icraatlar kapsamında değerlendirilerek belirlenmelidir.

Kanaatim şudur ki; tarafsız bir gözle ve yukarıda belirtildiği üzere biraz geriye çekilerek Türk siyasetine bir bütün olarak bakan herkesin gözünde büyük boy bir fotoğraf belirecektir.

DİĞER YAZILAR
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
İran’da eylemcilere idam kararı onaylandı
İran’da eylemcilere idam kararı onaylandı
Şebnem Korur Fincancı gözaltına alındı
Şebnem Korur Fincancı gözaltına alındı