internet haber sitesi
Reklamı Geç

Yaşamı dayanışma ile savunuyoruz!

Kadınların eşitlik mücadelesine ve yaşam hakkına yoğun saldırının yaşandığı böyle bir dönemde, en güçlü itiraz ve en parlak ışıltı kadınlardan yükseliyor.

Yaşamı dayanışma ile savunuyoruz!
Yaşamı dayanışma ile savunuyoruz! admin

Ankara’da bir iş merkezinin 20’nci katından ‘şüpheli bir şekilde düşerek’ hayatını kaybeden Şule Çet’in arkadaşları, seslerini sosyal medyadan duyurdu. Etkili bir hukuk mücadelesi de verildi. Tüm kadın örgütleri Şule’nin davasına destek için adliye önündeydi. Etkin soruşturma yürütülmeden ölüm nedeni kayıtlara intihar olarak geçen Aysun Yıldırım’ın ablası da aynı mücadeleyi sürdürdü. Asena Melisa Sağlam Ramazan’da şort giydiği için darp edildi. Şort giydi, kahkahalar attı kadınlar, ona destek olmak için. Hepsinin sesi birbirine karıştı. Gazeteci Melis Alphan da yıllardır kadın davalarını takip ediyor. Eşlik ediyor kadınların hikâyelerine… Hepsi benzer şeyler söylüyor: “Eşitlik mücadelesine, yaşam hakkına yoğun saldırının yaşandığı böyle bir iktidar döneminde, en güçlü itiraz ve en parlak ışıltı kadınlardan yükseliyor. Yaşamı dayanışma ile savunuyorlar. Bir iken bin oluyorlar. Hızlıca birleşiyor elleri…”

ÇOK UZUN BİR YOL BİZİMKİSİ…

İlk olarak gazeteci Melis Alphan ile konuşuyoruz, kadınların dayanışma ile değişen hayatlarını anlatıyor. Sosyal medyanın yalnız hissetmemeye çare olan gücünü de değerlendiriyor bize. “Çok uzun soluklu bir mücadele bizimkisi” diyor ve başlıyor söze: “O kadar çok kadın anlatıyor ki ne yaşadığını, hani o herkesin soft paylaşımlar yaptığı instagram var ya, oradan bile en sert hikâyeler çıkıyor karşıma. Şiddete, istismara, tacize maruz kalan pek çok kadın var bu toplumda, kadınların dayanışma gücü adını verebileceğimiz o kendiliğinden durum bu yoğun baskı altında açığa çıkıyor. Bir kez başlayınca ortaya bambaşka bir umut çıkıyor. Bulaşıyor… Yayılıyor…”

EN BAŞARILI MÜCADELE

Peki kadınlar nereden alıyor bu gücü diye soruyoruz Alphan’a; “Valla” diyor, “Bu ülkede en başarılı mücadele kadın mücadelesi, kadın hareketi” Gururla gülümsüyoruz. Şöyle ifade ediyor hissettiklerini: “Erkeklerin düştüğü o birbiriyle kavga etme hallerine düşmüyorlar bir kere, muhteşem bir şekilde dayanışıyorlar. Üstelik bu dayanışmayı, en acı verici şekilde bedeller ödetilen, eşitlik mücadelesine yoğun saldırının yaşandığı böyle bir dönemde yükseltiyorlar. En güçlü itiraz ve en parlak ışıltı kadınlardan yükseliyor. Türkiye’de en umutlu olduğum şey nedir diye sorsanız, kadın hareketi derim.”

SESİ TÜM DÜNYAYA YAYILDI

Aysun Yıldırım’ın ablası Nurgül Yıldırım ile konuşuyoruz sonra, Yıldırım “Bir an bile vazgeçmesin kimse” diyor ve tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayarak başlıyor söze: “Buradan tüm kadınları selamlıyor ve 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Şu an aramızda olmayan kardeşim Aysun’u, kader arkadaşı Şule’yi ve yaşama hakkı elinden alınmış tüm kadınları anıyorum. Aysun’umuzu 1 yıl önce kaybettik. Önce şüpheli ölüm, daha sonra intihar diyerek dava dosyamızı kapattılar. İkinci kez Aysun’u kaybettik. Ama yılmadık, Aysun’un sesi tüm dünyaya yayıldı. Adalet sağlanana kadar Aysun’umuz ve tüm kadınlar için yola devam edeceğiz.”

Sonra Şule Çet’in en yakın arkadaşı ile konuşuyoruz. Sürekli sosyal medyadaki hesapları adres gösterildiği için kimliğini açıklamıyoruz. “Öncelikle arkadaşım ve benzeri olaylar yaşayan tüm kadınlar için birkaç şey söylemek istiyorum” diyor ve şöyle devam ediyor:“Sizler şu an hayatta olsanız da olmazsanız da biz kadınlar olarak her zaman arkanızda olacağız ve asla susmayacağız. Şule’nin katilleri şu an yargılanıyorsa sesimiz sayesinde. Basına ve sosyal medyaya olay yansıyana kadar maalesef ki katiller hâlâ dışarıdaydı.” Şule’nin ve diğer kadınların sesini duyurmak için yaptıklarını anlatıyorlar: “Ulaşabildiğim bütün gazetelere mail attım, kanallara röportaj verdim; çünkü biliyorum, eğer basına yansırsa bütün duyarlı kadınlar ayaklanacaktı. Daha güçlü olacaktık ve olduk da. Dava kapatılmaya çalışıldı, raporlar gizlendi ama asla yılmadık. Şule’yi karalamaya çalıştılar, yılmadık. Şu an kadınlar sayesinde en azından o şahıslar cezalarını çekiyorlar. Hiçbir kadın ne şartlarda olursa olsun susmasın istiyorum. Çünkü biz birlik olursak her şeyin üstesinden gelebiliriz.”

***

ZORBALIĞA BOYUN EĞMİYORUZ

Yalnız Yürümeyeceksin Platformu, birbirleriyle Twitter üzerinden tanışan ve aralarında geçmişte başörtüsünden vazgeçme hikâyesi olanların da dâhil olduğu bir grup kadın tarafından kuruldu. Platform kısa zamanda İslami giyim kodlarının barındırdığı zorlukların ve bu kodlara uyulmadığında uygulanan fiziksel ya da psikolojik şiddetin, görünür ya da gizli baskıların tartışıldığı bir mecra haline geldi. Bloğun kurucusu kadınlara #10yearschallenge paylaşımlarında açığa çıkan gücü hatırlatıyoruz. Medyadaki yoğun saldırılarla kendilerinin haberi bile olmadan hedef gösterildiklerini söyleyerek şöyle diyorlar: “Siyasi konjonktür herkesi susmaya, köşesine çekilmeye iterken kadın hareketinin sesi tüm bastırmalara rağmen, belki de ona tepki olarak artarak büyümekte, adeta toplumun her kesimine cesaret vermekte.”

PANDORA’NIN KUTUSU AÇILDI BİR KERE!

“Yalnız Yürümeyeceksin de bu susmayan, saklanmayan ve kendi hür tercihleri doğrultusunda yaşamak isteyen kadınların biraz daha görünür olabilmesinde büyük bir rol oynadı” diyorlar ve ekliyorlar: “Bu değişimi yaşamış olsa da bugüne kadar bunu sır gibi saklamak durumunda hisseden, sosyal medyadan eski fotoğraflarını silen, bir bakıma kendi geçmişinden kopan kadınlar ilk kez gururla dönüşümlerini sergileme cesareti gösterdi. Bu müthiş bir şey.”

***

BENİM MİNİBÜSTEKİ ÇIĞLIKLARIM, ONLARIN HAYKIRIŞI İLE BİRLEŞTİ: KORKMUYORUM

2017 yılının 14 Haziran’ında Pendik’te minibüste ‘Ramazan’da şort giydiği için’ darp edilen üniversite öğrencisi Asena Melisa Sağlam’la konuşuyoruz. Melisa bir mektupla anlatmak istiyor başından geçenleri. Melisa, “Benim minibüsteki çığlıklarım, onların haykırış nedeni oldu ve belki de benden daha çok konuştular. Bu birliktelik, davanın ‘kamuya mal olması’ saldırgana ceza verilmesine yol açtı. Artık korku benim için gerekli değildi. Artık korku bu davranışı gerçekleştirmeye teşebbüs edecek insanlar içindi” diyor. Melisa bize bu mektubu gönderiyor:

‘BİNLERCE TEŞEKKÜR’

Garipseyeceğinizi düşünsem de yazıya seslenerek veya hitap ederek başlayıp en son minnet duyduğumu belirtmek istemedim. Onun yerine bugün bu cümleleri yazabilecek kadar güçlü olmamı sağlayan, elimden tutarak yalnız olmadığımı hissettiren, tüm kadınlara desteklerinden ve birliklerinden dolayı teşekkür ederek başlamak istedim. Bu olay başımdan geçtiğinde ilk an düşüncem; bir yabancının bana giyinişimden dolayı şiddet gösterebileceğiydi. Daha sonra bu düşünce giderek yerini bir korkuya bıraktı. Eğer böyle (onların onaylamadığı, canlarının müdahale etmek istediği her türlü giyim tarzı) giyinmeye devam edersem bu olayı gelecekte tekrar yaşayabileceğim korkusuydu. İlk zamanlar dışarı bile çıkmak istemedim ama savcılığa dilekçe vermeye gidene kadar… O gün gördüğüm ve duyduğum her şey geri kalan hayatımı özgürlüğü kısıtlanmış ve korkuları nedeniyle her an tetikte olan biri gibi geçirmeyeceğimi anlamamı sağladı. Hemen hemen herkes etekleri ve şortlarıyla oradaydı. ‘Biz de giyiyoruz ve giymeye de devam edeceğiz.’ dediler.

ŞİMDİ ONLAR KORKACAKTI

Benim minibüsteki çığlıklarım, onların haykırış nedeni oldu. Bu birliktelik, davanın ‘kamuya mal olması’ saldırgana ceza verilmesinde önemli bir etken oldu. Bu da her an bir yabancının bana saldırabileceğini düşünüp yaşadığım korkuyu bastırdı çünkü artık korku benim için gerekli değildi. Artık korku bu davranışı gerçekleştirmeye teşebbüs edecekler içindi.İşte benim hayatım böyle değişti…‘Melisa Sağlam yalnız değildir’ diye bir pankartları vardı. Onlar zaten benim yanımdaydı, bu mesajı vermek için o yazıya ihtiyaçları yoktu. Konu sadece Melisa ya da başka biri değildi. Konu kadınlardı ve hiçbir kadının yalnız kalmayacağı mesajını verdiler. Sizler beni yalnız hissettirmediniz ve en önemlisi tekrar özgür hissetmemi sağladınız.

Birlikteliklerin ve dayanışmanın devam etmesi dileğiyle… Gücünden güç veren tüm kadınlara…

***

BİLGİ ÜZERİNDEKİ ERİL TAHAKKÜME KARŞI: SOSYAL MEDYANIN GÜCÜ ADINA!

Bu sayfada okuduğunuz hikâyelerin başka bir ortaklığı da var. Her biri sosyal medya üzerinden duyurdu sesini. Şule’nin arkadaşları, Aysun’un ablası ya da “Yalnız Yürümeyeceksin” bloğu… Hepsi “Sosyal medya hem ses duyurmanın hem de bir araya gelmenin aracı oldu” diyor. Yalnız Yürümeyeceksin Platformu’na göre bunun nedeni “bilgi üzerindeki eril tahakküm.” Melis Alphan’agöre “Hem yaşanılan sorunların görünürlüğü hem de seslerini duyurma olanağını artıyor. 81 ilin tamamında her kadın bir dayanışma ağı içerisinde değil. Birbirlerine yardım ettikleri, destek oldukları zaman yalnız olmadıklarını da hissediyorlar” diyor ve ekliyor: “Teşvik edici boyutları da oluyor. Sosyal medyadaki dayanışma ağının, ses duyurmanın işe yaradığını düşünen başka kadınlar da seslerini bu mecradan duyurmaya başlıyorlar. Araya hiçbir kimseyi sokmadan sesini taşımış oluyor kadınlar. Başka kadınlar da alıyorlar o sesi, yüz binlere ulaştırıyorlar… Hem bir dayanışma platformu hem de bir örgütlenme alanı oluyor. Kadın mücadelesi çok uzun soluklu bir mücadele, o nedenle yalnız kalmamak çok önemli.”

(Birgün)

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
İran’da eylemcilere idam kararı onaylandı
İran’da eylemcilere idam kararı onaylandı
Şebnem Korur Fincancı gözaltına alındı
Şebnem Korur Fincancı gözaltına alındı